Danıştay kararlarına göre yüz tanıma sistemi ile personel mesai takibi yapılabilir mi?

SORU 309 : Danıştay kararlarına göre yüz tanıma sistemi ile personel mesai takibi yapılabilir mi?

Danıştay kararlarına göre yüz tanıma sistemi ile personel mesai takibi yapılabilir mi?
Personel mesai takibi sistemleri teknolojinin gelişimine paralel olarak farklı yöntemler kullanmaya başladı. Önceleri kimlik göstererek geçen personel daha sonra “kart basma” olarak tabir edilen kendilerine verilen akıllı kimlik kartlarını kart okuyucularına okutarak işe giriş çıkış yapmaya sonraki dönemlerde ise turnikeli sistemleri kullanarak bu işlemleri yapmaya başladılar.
İnsan kaynakları bölümleri için kullanışlı olan bu yöntem aracılığıyla da tüm personelin giriş ve çıkış kayıtları hem güvenlik kamerası hem de yazılımların tuttuğu log (kütük) kayıtlarıyla hem izlenebilir hem de denetlenebilir hale geldi.
Özellikle işten ayrılan personelin fazla mesai ve beneri çalışma saatlerini hesaplamak için bu kayıtlar İş Mahkemeleri, İstinaf Mahkemeleri ve Yargıtay için önemli deliller haline geldir. Bilirkişiler hazırladıkları raporlarda bu kartlı geçiş sistemi kayıtlarına göre hesaplamalar yapmaya başladılar.
Teknolojinin gelişimine ve ekonomik olarak daha uygun fiyatlara mal olmasına paralel olarak biyometrik yöntemlerle geçiş sistemleri de kullanılmaya başlandı.
Önceleri parmak iziyle kullanılmaya başlayan sistemler daha sonraları yüz tanıma sistemleriyle çalışmaya başladı.
 
Biyometrik, kullanıcının fiziksel veya davranışsal özelliklerini tanıyarak kimlik saptamak üzere geliştirilmiş bilgisayar kontrollü, otomatik sistemler için kullanılan genel bir terim şeklinde tanımlanmaktadır.
Biyometrik yöntemlerden biri olan yüz tanıma sistemi çalışma mantığını özetlemek gerekirse bir dijital video kamera ile bir kişinin yüz görüntülerini analiz edilmesini, Gözler, burun, ağız ve çene kenarlarındaki mesafeler de dahil olmak üzere bütün yüz yapısını ölçmesini ve bu ölçümlerin saklandığı veritabanı ile  bir kullanıcı kamera önüne geldiği zaman yapılan karşılaştırmalar neticesinde kimlik tespiti yapar ve bunu veritabanına tarih ve saat bilgisini de ekleyerek kaydeder.
Bu tür uygulamaların özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin korunmasını ihlal ettiği gerekçesiyle yargısal başvurular yapılmaya başlanmıştır.
Bugüne kadar oluşan yargı kararlarından Kamu personelinin mesaiye devamının kontrolünün yapılmasında “parmak izi tarama sistemi”, “iris sistemi(retina taraması)”, “yüz tarama sistemi” ve “kamera takip sistemi” yöntemlerinden faydalanılması durumunun, temel hak ve özgürlükler içerisinde sayılan özel hayatın gizliliği ilkesi kapsamında kişisel bilgi veya kişisel verilerin alınması kavramları içinde değerlendirilmesi gerektiği yönünde bir eğilim söz konusu olmaya başlamıştır.
 
Danıştay 11.Dairesi Başkanlığı son olarak 13.06.2017 tarihli kararıyla özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerle ilgili olarak önemli tespitlerde bulundu.
Dava, davalı idarenin toptancı hali biriminde görev yapan personelin mesai takibinin sağlanması amacıyla başlatılan yüz tarama sistemi uygulamasına son verilmesi talebi ile davacı sendika tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştı.
İdare mahkemesince; davalı idarenin tüm birimlerinin mesai takibinde anılan yöntemin kullanılmadığı, uygulamanın gerçekleştirildiği birimin konumu ve vardiyalı çalışma sistemi nedeniyle personelin kontrol ve denetiminde güçlük yaşanması karşısında bahse konu uygulamaya geçildiği; yüz tanıma sisteminde personelin yüz görüntüsünün sayısal kodlara çevrilerek karşılaştırma yapmak suretiyle çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, yapılan uygulamanın veri kaydetme olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle, hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılan dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmişti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine konuyu inceleyen Danıştay tetkik hakimi; mesai takibi amacıyla yüzün belirli referans noktalarının alınarak bu verilerin sisteme kaydedilmesi, daha sonra personel geçişlerinde mevcut veri ile, o esnada alınan görüntünün karşılaştırılmak suretiyle eşleştirilmesi mantığına dayanan “yüz tarama” uygulamasında, kişinin görüntüsünün veri tabanında kaydedilmesi, niteliği itibarıyla kişisel veri alınması olduğundan; “özel hayatın gizliliği” kapsamında değerlendirilmesi gereken davalı idare işleminin Anayasal ilkelerle bağdaşmadığı, belirtilen nedenle temyizen incelenen ve dava konusu işlemi hukuka uygun bulan davanın reddi yönündeki mahkeme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş bildirdi.
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince, personelin yüz tanıma sistemi ile mesai kontrolünün yapılması uygulamasının, temel hak ve hürriyetler içerisinde sayılan özel hayatın gizliliği ilkesi kapsamında kişisel bilgi veya kişisel verilerin alınması kavramları içinde değerlendirilmesi gerektiği, olayda, personelden kişisel veri alınması kapsamında olan “yüz tanıma sistemi” ile mesai takibi uygulamasının, kamusal alanda da olsa “özel hayatın gizliliği” ilkesi kapsamında bulunduğu açık olup, dava konusu işlem tarihi itibarıyla uygulamanın sınırlarını usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunmaması, toplanan verilerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olmaması göz önüne alındığında, yukarıda belirtilen temel haklar ve Anayasal ilkelerle bağdaşmayan dava konusu işlemde ve davanın reddi yolundaki mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilerek mahkeme kararının BOZULMASINA karar verilmiştir.
Kararda önce çıkan tespitler aşağıdaki gibidir.

  1. Anayasanın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği” başlıklı 12. maddesinde, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.”
  2.  “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı değişik 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
  3. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
  4. “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı değişik 20. maddesinde ise, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
  5. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
  6. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
  7. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin “Mahremiyet Hakkı” başlıklı 17. maddesinde de, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağına, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
  8. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 99 ve devam eden maddelerinde Devlet memurlarının çalışma saatleri ile günlük çalışma saatlerinin başlama ve bitme saatlerinin tespitine yönelik düzenlemelere yer verilmiş olmakla birlikte, kamu görevlilerinin mesaiye devam durumlarının kontrolü konusunda ayrıntılı bir yasal düzenleme mevzuatımızda bulunmamaktadır.
  9. Personelden kişisel veri alınması kapsamında olan “yüz tanıma sistemi” ile mesai takibi uygulamasının, kamusal alanda da olsa “özel hayatın gizliliği” ilkesi kapsamında bulunduğu açık olup, dava konusu işlem tarihi itibarıyla uygulamanın sınırlarını usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunmaması, toplanan verilerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olmaması göz önüne alındığında, yukarıda belirtilen temel haklar ve Anayasal ilkelerle bağdaşmayan dava konusu işlemde ve davanın reddi yolundaki mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

 

Görüldüğü üzere Danıştay bu kararında “yüz tanıma” sisteminin asla kullanılamayacağını değil aşağıda belirtilen iki önemli şartın gerçeklemesi halinde sistemin kullanılabileceğini ama denetime açık olabileceğini belirtmektedir.

  1. Yüz tanıma uygulamasının sınırlarını usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunması gerekir.

  2. Toplanan verilerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olması gerekir.

 
İlgili habere aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Danıştay yüz tarama sistemiyle mesai takibine ilişkin önemli bir karar verdi.


Kararın tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Danıştay 11.Daire Başkanlığı 2017/816 Esas, 2017/4906 Karar tarihi 13.06.2017


 

Yazar Hakkında