DAVA : Dava dilekçesinde 5.252,74 TL alacak için itirazın iptali, inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı T. Ö. ile Müvekkili şirket arasında 21.02.2009 tarihli, Re-Max MLS-Intranet Sistemine Alınma Taşınmazın Satılması/Kiralanması Hakkında Aracılık Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme hükümlerine göre davalının maliki bulunduğu taşınmazı, sözleşme süresi içinde kendisi sattığı takdirde 5.000 TL.yi hizmet bedeli ödemeyi kabul ettiğini ancak, davalının müvekkil şirketi devre dışı bırakarak satış yaptığını ve ödemesi gereken komisyon bedelini ödemediğini beyanla alacağın tahsili için giriştiği icra takibine davalının itiraz ettiğini iler sürerek, itirazın iptalini istemiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline ait taşınmazın satışına ilişkin her hangi bir hizmet sunmadığını ve hatta müvekkiline ait taşınmazın satışı için internette ilan yapmak üzere sözleşme imzalanmasına rağmen ilan vermediği halde sözleşme hakkını kötüye kullanarak haksız kazanç elde etme çabası içerisinde olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia sabit görülerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında geçerli bir tellallık sözleşmesinin bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tellallık hizmetinin verilip verilmediği noktasındadır. Tellallık ücretini talep hakkı hemen tellallık sözleşmesinin kurulmasıyla doğmaz. Eş söyleyişle sözleşmenin kurulmuş olması, ücrete hak kazanılması için yalnız başına yeterli değildir. BK.405.maddesi gereğince yaptığı hazırlık veya icra eylediği aracılık akdin kurulmasına müncar olunca tellal ücrete hak kazanır. Şu halde, davacının tellallık ücretini isteyebilmesi için tellallık sözleşmesinde sözü edilen taşınmaz satışının davacının aracılığıyla ve çalışması ile gerçekleşmiş olması gerekir.
Somut olayda, davalı banka borcunu ödeyebilmek için acilen taşınmazı satışa çıkarmış, bu konuda kendisine yardımcı olmak ve işlemi hızlandırmak için davacı ile “Intranet Sistemine Alınma Taşınmazın Satılması/Kiralanması Hakkında Aracılık Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeyi imzalamıştır. Bu anlaşma ile davacı 90 günlük süre içinde davalıya ait taşınmazın internette resimlerini yayınlama vs. ilan ile satışına aracılık etmeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Oysa, davacının internete hiç ilan vermediği, gazete ilanının ise genel ifadeli olup, bu taşınmaza aidiyeti belirsiz kısalıkta olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tanıkları taşınmazın birkaç müşteriye gösterildiğini, davalının satıştan vazgeçtiğini bildirmişlerse de, davalının kendi çalışanları olup, bu beyanlarını destekleyecek “üçüncü kişilerle imzalanmış emlak komisyon sözleşmeleri” dosyada sunulmamıştır. Tarafsız davalı tanıkları ise, satış için hiçbir işlem yapılmadığını beyan etmişlerdir. Sözleşmeden iki ay sonra taşınmazın davalı tarafından satılması da bu beyanlarını doğrulamıştır.
Bu durumda davacı, yaptığı hazırlık ile taşınmaz maliki davalı ile alıcıyı bir araya getirip anlaştırdığını ve bunun sonucu olarak, sözleşmenin yapıldığını kanıtlayamamıştır. Açıklanan bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.