DAVA : Cumhuriyeti, askeri kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçundan sanık Coşkun Ak’ın TCY.nın 159/1, 59, 159/1, 59, 159/1, 59, 159/1, 59, 71. maddeleri uyarınca 40 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince 27.03.2001 gün ve 225-56 sayı ile verilen hükmün sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 25.10.2001 gün ve 1854-2649 sayı ile;
“1- Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından öncelikle sanığın adı geçen şirkette konumunun ne olduğu, foruma internet ortamında elektronik posta ile gönderilen suçlamaya konu yazılara müdahale etme görev ve yetkisinin bulunup bulunmadığı, müdahale etme yetkisinin bulunmaması halinde bu yetkinin kime ait olduğu hususunun ilgili kurumdan gerekli bilgi ve belgeler de sağlanarak saptanması;
2- Mahkemece üniversitelerin bilgisayar ve ceza hukuku kürsülerinden seçilecek internet konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak Superonline A.Ş.nin bir internet servis sağlayıcı mı, erişim sağlayıcı mı yoksa her iki fonksiyona birlikte mi sahip olduğu, internet servis sağlayıcı olması durumunda sahibinin kim olduğu, ayrıca dava konusu yazının yayımlandığı forumun ve web sitesi sisteminin bir işletene ( moderatör ) bağlı olup olmadığı hususlarının saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile hüküm kurulması” isabetsizliğinden, Daire Üyelerinden Ş. Erol’un, “Sanık Coşkun Ak hakkında merkezi İstanbul’da bulunan Yapı Kredi Bankasının bir yan kuruluşu olan Superonline Uluslararası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketinin internet bölümler koordinatörü olduğu, bu sıfatı ile sisteme bağlı internet kullanıcılarından gelen yoğun istem üzerine internet ortamında; ( Forum: Tartışma Platformu ) başlıklı bir sayfa düzenleyerek internet kullanıcılarının hizmetine sunduğu, 26.5.1999 tarihinde başlayan yeni sayfa konusu ( Türkiye’de insan hakları ihlalleri ) olarak belirlenip bu sayfaya gelen mesajlar ile Cumhuriyeti tahkir ve tezyif etmek, askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif etmek, emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif etmek, adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçlarının işlendiği iddiası ile TCK.nun 159/1. maddesinin dört kez uygulanması istemiyle kamu davası açılmıştır.
Sanık Yapı Kredi Bankasının bir yan kuruluşu olan Superonline Uluslararası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketi İnteraktif Bölümler Koordinatörü olduğunu kabul etmiştir. Mesajları okuduğunu suç unsuru görmediğini, bir vatandaş tarafından ihtara rağmen sayfayı kapatmayarak dört gün daha bilgisi dahilinde açık tuttuğunu açıklamış bu sayfanın kapatılması için de hiçbir makam veya yetkiliye müracaat etmediği anlaşılmıştır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin de belirlediği gibi internetteki yayınlar nedeni ile yapılacak işlem konusunda henüz yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda genel hukuk kurallarının uygulanması gerekmektedir.
Sanık açmış olduğu sayfayı suç teşkil eden mesajları gördüğü halde iptal etmemek suretiyle yüklenen suçları işlemiştir. Ayrıca bahsi geçen sayfanın internet kullanıcılarına açık bırakılması ile de suçun aleniyet unsuru gerçekleşmiştir. Ortada başkaca araştırılması gereken bir husus bulunmadığından; toplanan delillere, mahkemenin gösterdiği gerekçeye mesajların içeriklerine, incelenen dosya kapsamına nazaran mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan onanması görüşü ile sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum” şeklinde kullandığı karşı oy ve oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 12.03.2002 gün ve 18-72 sayı ile; “Sanığın şirketteki konumunun kendisinin açık beyanlarından da anlaşılacağı üzere merkezi İstanbul’da bulunan Yapı Kredi Bankasının bir yan kuruluşu olan Super Online Uluslararası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme A.Ş.nin internet bölümünün koordinatörü olduğu, internet kullanıcılarından gelen yoğun istek üzerine söz konusu sayfayı açtığı, sayfayı kapatmak ve açmanın kendi elinde olduğu, sayfaya gelen mesajları okuduğu, bir vatandaşın ihtarına rağmen suç unsuru görmediğinden sayfayı kapatmadığı gibi, kapatılması yönünde hiçbir makam ve yetkiliye başvurmadığı, yüklenen suçu işlediği, olayda bilirkişinin bilgisine başvurulmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, bu nedenle bozma ilamında belirtilen hususların araştırılmasına yer olmadığı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiş, ancak bu kez TCY.nın 159. maddesi 4744 sayılı Yasa ile değiştirilmiş olması nedeniyle sanık lehine olan bu değişikliği uygulamak suretiyle sanığın TCY.nın 159/1, 59, 159/1, 59, 159/1, 59, 159/1, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca sonuç olarak 6.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 05.06.2002 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılacağına ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanık vekilinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin CYUY.nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra dosya üzerinde yapılan incelemede;
Sanık Coşkun Ak’ın Cumhuriyeti, askeri kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçlarından cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın çalıştığı şirketteki konumunun belirlenmesi ve sanığın çalıştığı şirketin internet ortamındaki konumunun saptanması için bilirkişi görüşü alınmak suretiyle soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Ancak, Yerel Mahkemece direnmeye ilişkin hüküm kurulmasından sonra 03.08.2002 tarihinde kabul edilip, 09.08.2002 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Yasanın 2 inci maddesinin ( A ) bendi ile TCY.nın 159 uncu maddesine, “Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez” şeklinde bir fıkra eklenmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın niteliği ve sanığın somut olaydaki konumu nazara alındığında hukuki durumunun TCY.nın 2 nci maddesi gereğince bu yeni düzenleme çerçevesinde Yerel Mahkemece yeniden ele alınıp, değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 15.10.2002 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.