CEVAP 168 :
Boşanma davalarında , facebook, twitter,instagram, gmail, yahoo, hotmail, whatsapp, msn messenger kayıtları mahkemeye delil olarak sunulabilmektedir.
Günümüzde en çok karşılaşılan sorunlardan bir tanesi de eşlerin birbirlerini aldattığından şüphelendiği eşlerinin bilgisayarlarında veya cep telefonlarında elde ettiği delilleri Mahkemelere sunmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bazen gizli kamera ve benzeri cihazlarla kayıtlar yapılmakta bazen de bilgisayarlara veya cep telefonlara yüklenen özel yazılımlarla bu içeriklere ulaşılmaktadır. Genellikle de eşlerinin şifrelerini bilen diğer eş, facebook, twitter gibi sosyal medya hesaplarını kontrol etmekte, gmail, yahoo, hotmail gibi e-posta adreslerine girme veya whatsapp, msn messenger gibi sohbet yazılımları içeriklerine ulaşmaktadırlar.
Bu içerikler de boşanma davasına delil olarak sunulmaktadırlar. İşte bu anda diğer eş de bu bilgi ve belgelerin hukuka aykırı olarak elde edildiğini belirterek savcılıklara suç duyurusuna bulunmaktadırlar.
Türk Ceza Kanunu’nun Özel hayatın gizliliğini ihlâl başlıklı 134. Maddesine göre; “(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde idi. (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) uyarınca (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Uygulamada bazı kararlarda Evlilik birliğini sarsıcı eylemlerin müvekkillerden kaynaklı olduğunun ortaya konulması açısından boşanma davasında kaybolması ihtimaline binaen hukuka aykırı olarak ele geçirmek suretiyle bunları yargılamaya delil teşkil edecek şekilde kullanmanın hukuka aykırı olmayacağı ifade edilmektedir.
Oysa bazı olaylarda bazı eşler özel hayatın gizliliği kapsamındaki kayıtları kasten ve TCK.md.134’de sayılan suça vücut verecek şekilde bilerek ve isteyerek basın ve yayın organlarına temin etmek suretiyle internet ortamında ve diğer basın ve yayın araçları ile yayınlanmasını sağlamaktadırlar. Yani kişi elde ettiği bu bilgi ve belgeleri boşanma davasına delil teşkil etmekten ziyade gazetelere servis ederek haberin gazetelerde ve internet sitelerinde yayılmasını hedeflemektedirler.
Özellikle uygulamada bazı kararlarda Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 12.06.2012 tarih ve 2012/13117 E. – 2012/14791 K. sayılı kararı dayanak gösterilerek sanığın kendisine karşı işlenmekte olan cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi bir suçun söz konusu olması ya da kendisine veya aile birliğine yönelen onur zedeleyici, haksız bir saldırıyı önlemek amacıyla kaybolma olasılığı olan kayıtları yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgi ve rızası dışında konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayatına ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olamayacağı ifade edilmektedir.
Nitekim benzer nitelikteki T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ. E. 2012/20608 K. 2012/18217 T. 11.9.2012 tarihli kararında Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda ifadesine vurgu yapılmıştır.
Kanımızca Yetkili makamlara başvurma imkanı varken uzun bir süre devam eden eylemler bu içtihata uygun düşmeyecektir.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki bu içtihatlar da esasen gerek doktrinde gerek uygulamada tartışılır haldedir. Yasa hükmünde açıkça yer almayan bir istisna hükmünün içtihatlarla doldurulması beklenemez. Zira modern ceza hukuku anlayışını benimseyen Türk Ceza Kanunu’nun Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi başlıklı 2.maddesinde de açıkça belirtildiği üzere Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. Görüldüğü üzere bir eylemin suçun suç olmaktan çıkarılması veya bu şekilde yorumlanması ancak kanuni düzenlemeyle mümkündür. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun Banka ve Kredi Kartları ile ilgili suçları düzenleyen 245.maddesinin 4.fıkrasında benzer bir düzenleme mevcuttur. Bu maddeye göre birinci fırkada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
İşte kanımızca da kanun koyucu 134.maddeye böyle bir fıkra eklemediği sürece eşler arasında olsa dahi bu suçtan kurtulma mümkün olmayacaktır. Aksine kanun koyucu özel hayatın gizliliği ihlaline son dönemlerde çok farklı önem vermekte cezaların yetersizliği nedeniyle arttırım da bulunmaktadır. 02.07.2012 tarihli 6352 Sayılı yasanın 81.maddesi de buna işaret etmektedir. Bu yasa değişikliğinin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere Madde ile, Türk Ceza Kanununun 134 üncü maddesinde yer alan hapis cezaları,caydırıcılıklarının sağlanması ve etkin olması bakımından artırılmaktadır.
Bu kanun maddesi dayanağını ve önemini açık bir şekilde T.C.Anayasasından almaktadır. Anayasadaki son düzenlemelerde de bu maddenin önemine binaen açılayıcı ve bu hakları genişletici ek maddeler konulmaktadır. Özel hayatın gizliliği ve korunması başlıklı 20.maddeye göre Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Üçüncü cümle mülga: 3/10/2001-4709/5 md.) (Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.